Uzman Psikolog Pelin Bülbül
[email protected]

Borderline kişilik bozukluğu, kişiler arası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin olduğu bir kişilik bozukluğudur. Bu kişilik bozukluğunun tanımlanması çok karmaşık ve zordur, ayrıca çelişkiler içeriyor gibi görünebilir, tartışma götüren yanları vardır. Psikozlar (gerçeği değerlendirme bozuklukları), duygudurum bozuklukları, diğer kişilik bozuklukları ve bilişsel bozukluklarla örtüşen çok yanı vardır. Geçmişte nevrozlarla psikozlar arasında bir sınırda olduğu düşünülüyordu. Benlik algısı sorunlarının yanı sıra ayrışma-bireyselleşme sorunları, duygulanımın denetimi sorunları ve yoğun kişisel bağlanma sorunları yaşarlar. Bu kişiler “her zaman bir bunalım içinde”dirler. Hep bir kriz yaşıyorlardır. Gerçeği değerlendirmelerinin bozulduğu gelip geçici dönemleri olabilir, bunlar genellikle paranoya ya da gelip geçici dissosiyatif belirtilerden oluşur. Kendilerine zarar verici davranışlarda ya da intihar girişimlerinde bulunabilirler. Başkalarıyla ilişkileri çok çalkantılıdır. Yalnız kalmaya katlanamazlar ve büyük bir nesne açlığı çekerler. Gerçek ya da imgesel terkedilmeden kaçınabilmek için olmadık yollara başvurabilirler. Çok kolaylıkla öfkelenebilirler. Çoğu zaman “manüplatif” davranırlar. Benlik imgeleri ve kimlikleri tutarsızdır. Para, cinsellik gibi konularda dürtüsel davranırlar. Madde kötüye kullanımı, pervasızca araba kullanma ya da tıkınırcasına yeme gibi belirtileri olabilir.

Her konuda yaşadıkları kaygılarının yanı sıra düzensiz, uyumsuz ve karmakarışık bir cinsellik anlayışları vardır. Görülme Sıklığı Görülme sıklığı % 2 dolaylarındadır. Kadınlarda daha sık görülür. Bu hastalardan % 90’ının başka bir psikiyatrik tanısı daha olur, % 40’ının ise aldığı başka psikiyatrik tanı ikiden çoktur. Bu kişilerin ailelerinde duygudurum ve madde kullanım bozuklukları daha sık görülür. Annesinde böyle bir bozukluk olan kişilerin çocuklarında daha sık görülür.

Sınırda Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri (DSM-IV-TR, Türkçe © HYB).

Aşağıdakilerden beşinin (yada daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dünüselliğin olduğu sürekli bir örüntü:

  • Gerçek ya da hayali bir tcrkedilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterme.

Noı: 5’inci Tanı Ölçütünün kapsamına giren intihar ya da kendine .kıyım davranışı buraya girmez.

(2) Gözünde aşırı büyütme (göklere çıkarma) ve.yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelen. gergin ve tmarsız kişilerarası ilişkilerin olması

(3) Kimlik karmaşası: Belirgin olarak ve sqrekli bir biçimde tutarsız benlik algısı ya da kendilik duyumu

(4) Kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik (örn. para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, pervasızca araba kullanma, tıkınırcasına yemek yeme). Not: 5’inci Tanı Ölçütünün kapsamına giren intihar ya da kendinekıyım davranışı buraya girmez.

(5) Yineleyen intiharla ilgili davranışlar, girişimler, göz korkutmalar ya da kendinekıyım davranışı

(6) Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı duygulanımda çalkantılar (örn. yoğun epizodik disfori, irritabilite ya da genellikle birkaç saat süren, nadiren birkaç günden daha uzun süren anksiyete)

(7) Kendini sürekli olarak boşlukta hissetme

(8) Uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol altında tutamama (örn. sık sık hiddetlenme, geçmek bilmeyen öfke, sık sık kavgalara karışma)

(9) Stresle ilişkili gelip geçici paranoid düşünce ya da ağır dissosiyatif semptomlar

Ortaya Çıkartan Nedenler Doğum sırasında beyin hasarı, ensef alit, kafa travması ve başka beyin hastalıkları geçirilmiş olabilir. Ailede sömürü görmüş olma, terkedilme gibi durumlarla sık karşılaşılır.

Psikodinamik Yorum; Birine karşı duydukları ambivalan {ikili) ya da olumlu duyguların bilincinde olmaksızın kızgınlık duyabilirler. Genellikle gelip geçicidir. insanları, kendilerini sevenler ve kendilerinden nefret edenler olarak ya da “her yönüyle iyi” ya da “her yönüyle kötü” olarak sınıflandırırlar. ilkel ülküleştirmeleri olabilir. Yansıtarak özdeşim kurabilirler. Ülküleştirdikleri olumlu ya da olumsuz özellikleri başka birine yüklerler ve inanışlarını doğrulayacak çeşitli etkileşmeler içine girme arayışı içinde olurlar. Terapistin de yansıttıkları kişi olmasına çalışırlar. Yoğun saldırganlık gereksinmeleri ve yoğun nesne açlığı birbirinin yerine geçerek yer değiştirir. Bu hastalar belirgin bir terkedilme korkusu içindedirler. Ayrışma-bireyselleşmenin alt evresi olan uzlaşma durumu çözülmemiştir. Nesne sürekliliği bozulmuştur. Bu da içsel yapılanma ve denetimin kurulamamasıyla sonuçlanır. Kendini hiç sevmeme, kendinden tiksinme, kendinden nefret etme ile giden kendine dönme durumu önde gelen özelliklerinden biridir. Ego işlevlerinde yaygın bir bozukluğun olması kimlik bozukluğu ile sonuçlanır. Genel Bilgiler Sınırda kişilik bozukluğu olanların en çarpıcı özellikleri duygulanımlarının yoğunluğu ve davranışlarının değişkenliğidir. Bir duygudurumdan diğerine, bir tutumdan başka bir tutuma hızlı geçişleri olur. Çoğu, tek bir baskın görünüm sergiler, bu durum, dönem dönem, uygunsuz bir hiddetlenme ya da öfkelenmeye döner. Sık olmasa da, kendi kendine zarar veren, yıkıcı davranışlarda bulunulduğu, daha sonra bunların aptalca ve gereksiz bulunduğu olur. Sınırda kişilik bozukluğu olanların davranışları ve hiddetlenmeleri, süreklilik gösteren bir duygulanım aralığının bir ucundan diğerine, yumuşak ve yineleyici geçişlerin olmasından çok, öngörülemezlik ve düşünmeden davranma, tutarsızlık ve derinlemesine düşünmeden dışa vurulan dürtüsellikle belirlidir. Bu kişilerin davranışlarında kırılganlık, oynaklık, değişkenlik ve süreklilik göstermeme gibi özellikler, yanı sıra birbirine ters duygudurumlar arasında döngüsel gidip gelmeler olur. Sınırda kişilik bozukluğu olanların kendilerini algılamalarında ya bir karmakarışıklık ya da bir dağınıklık vardır. “Kim” olduklarına ilişkin kararlı bir algıyı sürdürmekte zorluk çekerler, kendilerini sunuş ya da kimliklerini nasıl algıladıklarını anlatış biçimlerinde sürekli bir değişiklik olur. Bu belirsizlik sonucu kişi, tutumlarını, davranışlarını ya da duygularını biçimlendirmek üzere tutarlı bir amaca doğru yönelemez. Varoluşlarına bir anlam yükleyemeyince, davranışlarının eşgüdümünü sağlayacak, dürtülerini denetim altına alacak ya da özlemlerini gerçekleştirmek için amaca yönelik araçları yapılandıracak dayanakları ve yol gösterici kılavuzları bulamazlar, dolayısıyla nereye “demirleyecek”lerini bilemezler, yalpalayıp dururlar. Darmadağınıklık ve bütünleşememişlik duyguları yüzünden sürekli bir kararsızlık içindedirler, yaşamlarında sendeleyip dururlar ve bir çocuk gibi, gelip geçici ilgi ya da isteklerine göre tepkiler verirler ve kendilerine gelip geçici yeni yollar çizerler. Amaçsız kalırlar, yeteneklerini ve güçlerini belirli bir çerçeve içinde değerlendiremezler, belirli bir yolda karar kılıp orada yürüyemezler ya da birleşip bütünleşmiş ve sürekliliği olan bir benlik algısının öğelerini oluşturacak toplumsal bir rolün gereklerini yerine getiremezler. Kimlik algılarındaki tutarsızlığın ya da kendilerini tanımlayamamanın ikincil bir sonucu olarak başkalarına ileri derecede bağımlı olmaya yatkındırlar. Başkalarına eşit bir varlık olduklarına ilişkin algılarını sürdürebilmek için korunmaya ve güven verilmeye gereksinirler, ancak dayandıkları bu dış kaynaklardan kopmaya ve ayrılmaya karşı ileri derecede duyarlı olurlar ve ayrılma karşısında çok incinebilir ve kırılabilirler. Tek başına bırakılmak ya da kalmaktan, kendilerini yalnız olarak duyumsamaktan çok korkarlar; çünkü sınırda kişilik bozukluğu olanların doğalarında içsel bir benlik duyumu olmadığı gibi, kendilerinin belirlediği, bağımsız birtakım eylemlerde bulunmaya yarayacak araçları, gereçleri, bilgi, beceri ve olgun donanımları da yoktur. Kendilerini düşünmekten alıkoyamadıkları olası yitimlerden korkmakla kalmazlar, çoğu zaman böyle bir yitimin ortaya çıkacağını da beklerler, gerçekte böyle bir durum söz konusu olmamasına karşın böyle bir durumun yaklaşmakta olduğunu “görürler”. Dahası, çoğu, kendisi de kendisine değer vermediği için, bağımlı olduğu ve dayandığı kişilerin kendisi hakkında iyi düşünmediğine inanır. Sonuç olarak, başkalarının kendilerini küçük görmelerinden ve dışlamalarından çok korkarlar. Böyle tutarsız bir benlik algısının olmasından ve özerk bir varlık olarak kendini ortaya koyabilecek donanımlardan yoksun olmaktan ötürü sürekli olarak kaygılıdırlar, ayrılma kaygısı yaşamaya yatkındırlar ve sürekli olarak kendilerini, kendi başlarına bırakılacak olmalarına ve terkedileceklerine hazırlarlar. Bu korkularını uyandıran olaylar, nesnel olarak var olmayanı düşüncede var etme, kendini yadsıma, kendine zarar veren davranışlarda bulunma yoluyla ilgi toplama ya da tam tersine kendini öne sürme, kendini ortaya koyma, atılgan davranma ve dürtüsel kızgınlıklar gösterme gibi yollarla aşın ödünleme çabalarının doğmasına yol açabilir. Kimlik karmaşaları ve ayrılma kaygıları göz önünde bulundurulunca sınırda kişilik bozukluğu olanlar için yeterince çok sorun zaten vardır, ayrıca bağımlılık gereksinmeleriyle ilgili olarak da yoğun bir çatışma içindedirler. Geçmişteki kendilerini ortaya koyma ve bağımsızlık girişimleri için de çoğu zaman suçluluk duyguları duyarlar. Birçoğu, kendi yolunu belirleme ve kendi kimliğine kavuşma arayışlarında gülünç duruma düşer, alay konusu olur ve yalnız başınalığa itilir, bu da başkalarına karşı güvensizlik ve öfke duygularının dogmasına yol açar. Sınırda kişilik bozuklugu olanlar, ellerinde olmadan ambivalan bir kaygı duyarlar. Kendilerini ortaya koyma çabaları, başkalarından bekledikleri güvenliği ve korunmayı tehlikeye sokar, reddedilmelerine ve terkedilmelere yol açar. Yine de, geçmiş deneyimlerinden, başkalarına hiçbir zaman tam güvenilemeyeceğini ve gereksindikleri güvenliğin ve sevginin sağlanabileceği beklentisi içinde olunamayacağını bilirler. Ayrılma kaygıları yüzünden, terkedilmeden önce, erken davranıp bu olayın önüne geçmenin ya da bu olayı savuşturmanın bir yolu olarak daha fazla bağımlılık duymaya itilebilirler, dolayısıyla daha büyük bir yitirme korkusuyla karşı karşıya kalırlar. Üstelik, yalnızca utanılacak duruma düştükleri ve zayıflıklarını gösterdikleri için değil, aynı zamanda dayanamayıp baş eğmelerine ve olur vermelerine “zorlayan” güçlerinden ötürü bağımlı oldukları kişilere karşı yoğun bir öfke duyduklarını bilirler. Böylesi bir içerleme daha sonra kendi başına bir tehdit oluşturur. Terkedilmekten korunmak için başkalarına ödün verecek olduklarında öfkelerini denetim altında tutmak zorunda olmanın sıkıntısına da katlanmak zorunda kalırlar. Gücenip içerlemiş olmalarını, kendilerini ortaya koyma yoluyla bile olsa dışa vururlarsa güvenlikleri ileri derecede tehdit altında kalır. Sınırda kişilik bozukluğu olanlar, öfkelenmekten sakınmak ve gücenip içerlemelerine sınır koymak için çoğu zaman, özeleştirisel ve kendini kınayan bir biçimde kendilerine dönerler. Kendilerini aşağı görerek, başkalarının kendileriyle ilgili olarak yapmalarını bekledikleri ağır eleştirileri, acımasız yargıları kendileri için yaparlar. Yalnızca kaygı ve bir çatışma sergilemekle kalmazlar, suçluluk, vicdan azabı, pişmanlık ve kendi kendini küçümseme belirtileri de gösterirler. Arada bir ortaya çıkan bu duygular onları bunaltır ve kendi kendilerine zarar veren, yıkıcı eylemlerde bulunmalarına yol açar. Sınırda kişilik bozukluğu olanların düşmanlıkları güvenlikleri için büyük bir tehdit oluşturur. Karşı düşmanlık doğurma, reddedilme ve terkedilme olasılığından ötürü başkalarına içerlediklerini göstermeleri kendilerini tehlikeye atmak anlamına gelir. Kızgınlık duygularına ve öfke patlamalarına bir perde çekilmesi ve bunların yetersiz günah keçilerine yönlendirilmesi gerektiği gibi bunlar iç ruhsal dünyalarında tersine döndürülmeli ve kınanmalıdır. Vicdanlarını susturmak ve yaptıklarının ketaretirif ödemek üzere hataları için kendilerini kınayabilirler, dolayısıyla erdemli olduklarını kanıtlamak üzere kendilerini aklamaya çalışırlar. Bu amaca ulaşmak icin düşmanca dürtüleri iç ruhsal dünyalarında tersine çevrilir. başkalarına yönelik saldırgan dürtüleri kendilerine yönelebilir. Öte yandan boşluk içinde olma, çabuk sıkılma gibi duygular taşıyabilirler. Hem kendileriyle, hem de başkalarıyla ilgili çalkantılı görüşleri olan, bu görüşleri arasında bocalayan sınırda kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarına bağlanma biçimlerinde de bir karışıklık sergilerler. Tutarsız bir kişilik yapılarının olmasından ötürü başkalarına bağlanmalarında bir türlü bir düzen tutturamazlar.

Sınırda kişilik bozukluğu olan kişilerin üç yerleşik düşüncesinin olduğundan söz edilir: “Güçsüz, korunmasız, savunmasız ve kırılgan”; “Yapımdan ötürü kabul edilebilir bir insan değilim”; “Dış dünya tehlikeli ve kötü niyetli”. Kendilerine düşman olan bu dünyada bir güvenlik kaynağı bulamadıkları için çaresiz kaldıklarına inanan bu kişiler, her ikisine de bir güven duymadan, özerk ve bağımlı olma arasında gidip gelirler. Ayrıca, uçlarda düşünme eğilimi gösterirler, ya çok iyidir ya da çok kötü, ya tam bir başarıdır ya da tam bir başarısızlık, ya tam güvenilir ya da hiç güvenilmez. Yukarıda sözü edilen yerleşik düşünceler ve uçlarda düşünme özelliği sınırda kişilik bozukluğu olan bireylerin duygu ve davranışlarının temelini oluşturur.

Sınırda Kişilik Biçimi ve Bozukluğu Arasındaki Ayrımlar

  • Biçim: Bütün ilişkilerinde tutkulu, karşıdaki kişinin üzerine odaklı bir bağlanma gösterirler. ilişkinin hiçbir yönünü hafife almazlar.
  • Bozukluk: Gözünde aşın büyütme ve yerin dibine sokma uçlan arasında gidip gelen tutarsız, yoğun insan ilişkileri vardır.
  • Biçim: Duygusal açıdan etkin ve tepkiseldirler, her şey için duygularını gösterirler ve her şeye yüreklerini katarlar.
  • Bozukluk: Kendilerine zarar verebilecek en az iki alanda dürtüsel davranırlar; bunlar para harcama, cinsellik, madde kullanımı, hırsızlık, kötü araba kullanma, tıkınırcasına yeme, intihar girişimleri gibi alanlar olabilir.
  • Biçim: Çekinmesiz, gözüpek, içinden geldiği gibi davranma ve eğlenceye düşkün olma gibi özellikler gösterirler.
  • Bozukluk: Duygusal çalkantılar gösterirler. Genellikle birkaç saat, ancak bazen birkaç günden daha uzun süren, çökkün, sinirli ya da kaygılı oldukları dönemler olur.
  • Biçim: Yaratıcı, yaşam dolu, hareketli , çekici ve alımlı olabilirler. tık adımı atabilirler ve başkalarını da olaya katabilirler.
  • Bozukluk: Uygunsuz, yoğun öfke gösterirler ya da öfkelerini denetleyemezler. Sürekli bir boşlukta olma ya da sıkılma duyguları taşırlar